Bu Blogda Ara

26 Ağustos 2017 Cumartesi

HİKAYE;
Bir zamanlar güzel mi güzel bir kız yaşarmış usulca köyünde. Camdan dışarıya bakar hayalleriyle doldururmuş güzel kalbini. Mutluluk hep içinde büyüyen bir bebek misali yaşarmış, yaşatırmış onu. Güzel gözleriyle etrafına bakar hayaller kurar sevdiği, istediği, mutlu olduğu hayallerinde yaşarmış. Camın önü adeta evinde onun odası gibiymiş. Gel zaman git zaman bu tatlı kız büyümüş serpilmiş güzelliğine güzellik gelmiş. Ama güzelin kaderi de güzel olsa keşke derler ya bu güzel kızımızın hayalleri de annesinden 'kızım müjde sana görücü geliyor hadi yine iyisin' sesiyle yok olmuş. Kara bulut gibi etrafını çevrelemiş onu almış kuyularda kapatmış. O güzel gözlerden akan yaşlar sel olmuş ama kimse bunu anlamamış. Her sabah o camın kenarına mutlulukla oturan kız artık bir efkarla oturuyormuş. Demeyin öyle belki iyi olacak diye! Onun hayalleri başka, renkleri farklı, düşünceler çok uzaklarda, baktığı, gördüğü ve umutları apayrı. Ah ah umutların yıkılması, hayallerin kırılması tarif edilemez bir his. 
O büyük gün gelir kızımız hazırlanır. En güzel elbisesi giydirilir. Yüzü gözü boyanır da akan yaşlar damla damla sorgulanmaz bile. Belkide onun için kurtuluş olarak görülür de ses edilmez bu duruma. Gelen adayımız yaşı geçkin, ilk evliliğinden çocuğu olmayan, saçı sakalı birbirine karışmış ama düzeltilmeye çalışılmış, ödünç alındığı belli olan azıcık bol kalmış bir takım elbise ve etrafa gururlu gözlerle bakan orta boylarda bir adam. Neden olmasın ki güzel bir genç kıza belki de haddi olmadan gelmişti ama davet üzerineydi bu gurur ona yeterdi. 
Konuşulanlar konuşuldu, verilenler verildi, alacaklar listelendi, yenildi, içildi de bir kimse sen ne dersin demedi. Öylece üzgün bakakaldı duyduklarına. Hiç bir yere kendisini ait hissedemedi o zamandan sonra. Bitmişti her şey artık sözlüydü. Bir ara yerinden kalkmak istedi ama üzüntü onu hep yürüdüğü odada yürütmedi. Sendeledi. Hemen birisi koluna girdi ' O o o seninle çok uğraşacağız biz. Vazgeçsem mi bir körle uğraşmak güç olacak gibi' Kahkahalardan anladığı onun ciddi olmadığıydı. Ama içindeki fırtınanın, kopan tufanın kimse habercisi bile değildi. 
Güzel kızımızdan geriye sadece hiç kaldı. Kız gitti, kadın geldi, kadın gitti anne geldi, o gitti hizmetçi geldi, o gitti yap işin ne geldi de bir güzelsin gelmedi. Hayaller sadece ha yel olarak kaldı da kimse bunu bilmedi...

Hiçlerimize ...

4 Haziran 2017 Pazar

AYRILIK;
Fikrinden geceler yatabilmirem.
Bu fikri başımdan atabilmirem.
Ne de güzel anlatmış aslında. Kurt gibi bir his bu. Beyninizden atmak, onsuz yaşamak, onu düşünmek, düşünmeden edememek. Zor bir karar sonuçlarını bilene. Bu düşünce gece yatırmaz, sabah kaldırmaz, yorgunluk sebebi, iştah açar yada kapar, kıvrandırır, kurtlandırır, ümitsizleştirir ve sizi yok eder. Bu sancılar karar aşamasında olmakla birlikte sonrasında da devam eden olgulardır. Başa çıkmak istersiniz ama zordur bu iş. Sıkıntıların en büyüğüdür zorların en zorudur. Çünkü ölmüyorsun yada ölmüyor yaşayacak ama ayrılacak. Fikir zor kabul zor. Beyninizin bir köşesinde bu fikir durmuyorsa katlanmak güçleşir daha fazla zaman ister. Ondan başka bir uğraşınız yoksa daha da sıkıntılı haller başlar. Ama hani ama ile başlayan her cümlenin önünde kullanılan her söz, laf, kelime, cümle boş kalıyor ya aynen öyle olmalı. Boş bomboş bir odadaymış gibi kalırsın. Beynimiz bundan sonra kendisine yollar arar siz yeter ki ona bu imkanı verin. Ayrılıyor musun bu kesin mi ? Tamam ondan sonraki hayat senin artık. Bu başta yazdıklarımın hepsini yaşayacaksın hatta daha fazlası ve daha fazlası...
En güzeli ne biliyor musunuz ; Bırakmak.
Bırak ya bırak gidecek mi gitsin. Bitecek mi bitsin. Sevmeyecek mi sevmesin. Son değil ki sen yaşıyorsun. Nefes alıyor musun? Bu yazıyı okuyabiliyorsan cevabı EVET. Kalkacaksın o zaman kalkacak ve yolunda yürüyeceksin. Alternatifler var hayatta yanlış olmadığı sürece. Kendini tanıyorsun böyle zamanlarda yoksa bir rüzgarda savruluyorsun. Hayat böyle değil öğreniyorsun, öğreneceksin.
Ayrılık; son değil !
Başlangıç olacak senin için...
YÜRÜ.

23 Mayıs 2017 Salı







HİKAYE;
Zamanın birinde küçük küçücük bir su damlası varmış. Hep dünyayı merak edermiş. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu buharlaşıp tekrar gökyüzüne gelen arkadaşlarından duyarmış. Bu dünyaya olan merakını daha da fazlalaştırırmış. Masal bu ya bir gün ona sıra gelmiş. Büyük bir mutlulukla arkadaşlarına katılmış. Ama bu öyle bir yağmur değilmiş tecrübesi olmadığı için rüzgarla savrulmuş arkadaşlarından ayrılmış. Sonra bari dünyaya bakayım ne olacak nasıl bir yerdi burası bir göreyim demiş. Tam bütün gürültüsüyle dünyayı gözetlerken bir gökdelenin tepesine düşüvermiş. Burası neresi acaba diye düşünürken bir borunun içinde buluvermiş kendisini. Sonrası malum bir mazgaldan içeriye girmiş. Ama arkadaşlarım bana böyle anlatmadı diye düşünmüş. Yavaş yavaş diğer su damlalarıyla birleşip o koskoca denizde bulmuş kendisini. Ne olduğunu bile anlamadan dünya serüveni bir anda bitivermiş.

Sanki bizde bu hayatta bir su damlasıyız ne dersiniz?
Hiç bir şey anlamadan bu dünyadan göçüp gideceğiz sanki!
Say ki bir su damlasısın sen ne isterdin bu dünyadan?

Ben söyleyeyim ne istediğimi ; biraz sabır, sükunet, mutluluk ve huzur ...

18 Mayıs 2017 Perşembe



YANILGI;
Bir insanı seversiniz zaman sonra yanıldığınızı anlarsınız. Birine güvenirsiniz sizi öyle bir yerde bırakır ki ne olduğunu bile anlamazsınız kalakalır nasıl bunu anlamadım der yanılırsınız. Bir yola girersiniz yanılırsınız. Birisi için kendinizden geçersiniz bakarsınız ki hiç değmezmiş yanılırsınız. En kötüsü de hayal kırıklığı yaşadığınızda yanıldığınızı anlamaktır.
Geçenlerde hiç beklemediğim bir hayal kırıklığı çıktı karşıma. Ben onu beklemiyordum. Bir anonsun beni bu kadar üzeceğini bilmeden o güne öyle güzel hazırlandım ki. Oturduğum yerde kalakaldım. Sanki yerin dibi benim için yapılmış bir sığınak oldu oradan hemen çıkmak istedim. Ama ben onu beklemiyordum. O zamana kadar da hiç düşünmemiştim. Birde düşünseydim hayal kırıkılığım yanılgım beni öldürebilirdi. Düşündüm ki eğer o konuşuluyorsa aslında mimarı olan ben neden düşünülmedim ki?
Söyleyeyim size kendi düşüncemi; benim hayatım pekte iyi gitmiyor şu sıra. Kim ister ki böyle bir hayatı olanı en güzel zamanında yanında bulsun?
O gece benim için çok uzadı. Seller götürdü beni. Gözlerime çok şey borçluyum. Her şeyi onlara çektiriyorum. Herkes çekildi uykuya benim zamanım başladı. Ağladım, ağladım ve şikayetimi ettim. Kendim vardım başka kimse yoktu bir de rabbim. Bunu ondan başkasına yapamazdım. Cesaretim yok.
Birde buraya yazıyorum. O geceden sonra sabah bir şey olmamış gibi kalktım. Şimdide Neşet Ertaş hocamın güzel sesi eşliğinde tuhaf bir soğuklukla yazıyorum. Sanırım ağlamak iyi geldi.

Yanıldım ben yanılmam yangınım oldu. Korlar içinde kaldım.

Bitti, bitirdim.

21 Nisan 2017 Cuma



BEKLEMEK;
Hayatımız hep bir beklenti üzerine kurulu.Beslesinler diye, sevsinler diye, düşünsünler diye,
özlesinler diye, bize sıra gelsin diye bunun gibi bir sürü hayat yolunda beklentimiz oluyor.
beni düşünsün, beni sevsin, şu işim olsun, okulum bitsin, kariyerimi tamamlayayım, emekli olayım, yaz gelsin, tatil olsun, mailim gelsin, eşimi, babamı, annemi, kardeşimi, sevdiğimi, arkadaşımı derken bu liste uzayıp gidiyor. Halbuki artık çok ta beklemeye tahammülü olmayan bir nesil olmaya başlamışken bilgisayarın telefonun bile açılmasını çalmasını beklemek insanın canını sıkmakta. Biz beklemeye zorlanırken bu duyguyu birde çocuklarımıza öğretmek gerekiyor ama onların karşısında biz aslında beklemekten en çok sıkılan nesiliz.
Nasıl böyle sabırsız olduk tahammülsüzlük kapımızdan ne zamandan beri girdi ?
Ne zamandan beri ?
Bunları düşünürken bile hemen geçsin bitsin gitsin diyoruz. Ama bazen hiç geçmeyen sızılarımız yaralarımız kalıyor bizde. Üstümüzden öyle bir geçiyor ki neşemiz kalmıyor ne için mutlu oluyorduk neyi seviyor ne ile  sevincimizi katlıyorduk unutuluyor. Sonuç beklemekte öyle bence. Beklemek düşüncesi bizi o kadar sarıyor sarmalıyor ki içinizden düşünmeye başladığınızda beyin güzel hatıraları alıp yerine sıkıntıları soruları kasveti koyuyor. Sonra güzel anılar bir bir yok olup siliniyor. Bunu kendimize neden yapmaya başladık ki ?
ne zamandan beri ?
Ne kadar güzel şeyleri beklesek bile bu duygu alıp götürüyor bazı şeyleri
Anı yaşamak belki çok çok daha iyidir.Beklentileri geri plana atıp bu günün mutluluğunu yaşamak, huzuru en derinde hissetmek dileği ile...

12 Nisan 2017 Çarşamba



GEÇMİŞ ;
Hani bir çoğumuz kullanırız ya keşkeleri , şimdiki aklım olsaları, bundan sonra asla böyle yapmayacağımları , ah geriye dönebilsem bunlar olmazdıları v.b . Şimdiki aklım olsa eskiye dönsem neler yapardım diye mutlaka soruyorsunuzdur kendinze. Pişmanlık insanda ister istemez oluşan bir hal. Ben çok yaşıyorum eski zamanlarım olsa da şu aklımla geri gitsem. Bütün saçma sapan hayatıma girmiş insanlara sende kimsin diye yüzüne haykırsam bu yaşadığım yüklerden arınırım azda olsa. Hatalarımı yapmadan orada engelleyebilseydim kendimi, hafiflerdim belki her gece düşünceler boğmazdı beni. Ama sonra da diyorum ki eğer o hatalar olmasaydı bu gün ben bu akılda olur muydum. Belkide onlara teşekkür etmeliyim iyi ki hayatımda oldunuz ve bana bunları yaşattınız. Şimdi düşünemeyecektim belki benim hatalarım var diye. Ama ayaktayım onlarla yaşamaya çalışan kendine zaman bulması gereken ve çocuklarını da bu hengamede sahiplenip onlara en iyisini vermeye çalışan. Ben bunları yaşadım ama sizin çocukluğunuzda gençliğinizde böyle zedelenmeler bırakmak istemiyorum demeyecektim belkide. Geçmişe dönsem belki de kendime uzaktan bakar sonra geri dönerdim. Bazılarını yok sayar bazılarında kendime nasihat ederdim. Büyüklerimiz gibi sevmeye çalışmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok .Ne yaşamış olursak olalım bizim hayatımızı sevmemiz ona değer vermemiz gerek. Geçmiş anılarla dolu önemli olan iyilerini güzellerini toplamak, Hatalarımızı da yanımıza alıp kabullenmek gerek. Geleceğe bakmanız dileği ile...

5 Nisan 2017 Çarşamba

HİKAYE;
Zamanın birinde bir köyde başlayan yine bir kadın hikayesi bu. En güvenilir dediğimiz en bizden içimizde kan bağımızdan olan birinden gelen vurgunun hikayesi bu. Yalan söyler belki ama bu kadar can yakmaz diyebileceğimiz bir hikaye bu. En doğru en içten ve en yaşanmış olan hikaye bu. Yazarak anlatabilirsem ne ala bana diyeceğim bir hikaye bu.
Bir kadın hayatına başlarken neden hep 1-0 geride başlıyor anlamıyorum. Bir kadın hiç kimsenin malı değil kimsenin senedi sepeti değil kimsenin namusu hiç değil. Herkesin bir canı var o da Allah'a verilecek ona teslim edilecek bir can bu erkekte de aynı kadında da BİR CAN.
Kızımız doğar, büyür ve evlenir. Hepsi zaten bizim geleneğimize göre olağan olması gereken bir süreç. Evlilik öyle böyle işte o zamanların kabul gördüğü gibi düşe kalka bir şekilde devam etmektedir. Bu arada çocuklarda olur. Zahmetleri Çekilir. Unutmayayım evlendirilirken zaten BAŞLIK PARASI da alınmıştır o olmazsa olmaz kadın MALdır çünkü. Bu evlilik böyle devam ederken uzakta evli olduğu için anasını babasını binde bir görmeye giden bir evlat olmuştur kızımız. Tabii o zamanlar böyle herkesin elinde telefon yok. Haber alınması zor. Canımız kanımız ağabeyimiz yada kardeşimiz bir gün çıkagelir elinde acı kötü bir haberle "anam rahatsız ölüm döşeğinde acilen seni bekliyorlar". Kim koşa koşa gitmez ki ana baba denilince. Ama çocuklarına gelme demiş kardeşi yada ağabeyi. E nede olsa ölüm döşeğindeki anasına gidecek. Evlatlarını gözü yaşlı zar zor bırakıp düşmüş kanından olan adamın yanına. Şehre gelince adam demiş ki sen bin bu trene bende şimdi geliyorum. Güven çok önemli değil mi hayatımızda o da güvenmiş kanından olan adama ve binmiş trene o gelmeden daha. Halbuki bundan sonra hayatı nasılda değişecek neler olacak bilemez bilinmezliğe gittiğini nereden bilsin. Neyse oturmuş bekliyormuş tren kalkmış telaşlanmış etrafa bakınırken hala bekliyormuş bekliyormuş...
Ardından iki adam gelmiş ve yanına oturmuş. Daha ne olduğunu anlamadan adamlardan biri konuşmuş "BİZ SENİ SATIN ALDIK AĞABEYİNDEN". Artık bizimle yaşayacaksın benim karım olacaksın. Buyuz biz bu kadarız ne yazık ki hala bu şekilde yaşayan bu şekilde muamele gören sadece Allah kullarıyız biz. Hepimiz kuluz ama kulluk yönümüzü şaşırmış kullarız...
Meğerse o kanımdan canımdan dediği adam onu paraya sıkıştığı için bir kez daha satmış. Hemde evlatları var onun bir hayatı var demeden evli bir kadın demeden üzerinden pazarlık etmiş ve satmış...
Sonra nasıl bu hayata alışmış bilemem ama orada da evlatları olmuş orada da bir kocası bir evi olmuş. Şimdi sorsam size bu kadının yerine koyar mısınız kendinizi ?

Empati yapabildiniz mi yapabildik mi?