Bu Blogda Ara

17 Şubat 2017 Cuma


RÜZGAR

Kelime anlamı havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti. Ama biz insanlar için bu kelime anlamından çok farklı boyutlara gelebiliyor. Esinti bazen kasırgaya ve fırtınaya dönüşmesi bizim hayatımızın da aslında değişmesiyle bağlantılı oluyor. Yaşantımız iyi yönde ilerliyorsa tatlı esintilerle geçiyor demektir. Rüzgar en güzel sesiyle tatlı tatlı yanımızda yüzümüze esiyor demektir. Sonra birden tersine dönüyor rüzgar kötü kötü esiyor yavaş yavaş sertleşiyor kara bulutlar tepemizde dolanıyor o tatlı esintinin güzel sesi değişiyor. Fırtına başlıyor. Biz onu böyle çağırdıkça o bize daha ters geliyor daha hırçınlaşıyor. Sevemiyoruz aslında keşke sevebilsek onun bu hallerini. Belki o da bize nazlanıyordur. Hırçınlığını da sevmemizi istiyordur belkide. Sorunda tam burada başlıyor işte sevemiyoruz hayatımızı da sevemiyoruz yaşadığımız zorlukların geçeceğine de inanamıyoruz. Fırtına sonra kasırga oluyor baş edemiyoruz kasırga alıyor başını gidiyor belki etkisi çok olmuyor ama biz içinden çıkamıyoruz. Yazık ediyoruz hayatımıza düşünün tek bir hayat dünyada. Çok şey söylenir bu konuda ama son söz kasırgalarımız bitti gitti siz başınızı kaldırın yukarı bakın. Güneş size gülümsüyor. 
Güneşli günlere...


11 Şubat 2017 Cumartesi

HİKAYE;
Zamanın birinde doğu illerinin bir köyünde hayata gözlerini açmış ama daha hayatında nelerle karşılaşacağını bilemeyen küçük bir kız çocuğu hikayemizin kahramanı. Zamanında karışık olan bu köyden taşınıp büyük illere göç etme zamanı gelmiş ama ailenin büyükleri dede ile göndermeyi daha uygun görmüş kahramanımızı. Sevinç başlamış küçük kızımızda yeni bir il belkide yeni bir okul umuyordu bu küçük yürek. Neden istemesin ki daha 10 yaşında. Hayaller kurmaktan hayallerinde yaşamaktan uyuyamamış bizim kız yolculuğa çıkmadan önceki son gecesinde. Ama çok mutlu neden umursasın ki? Neyse onca zaman yolculuktan sonra küçük bir gecekonduya gelmişlerdi. İlk hayal kırıklığı oraların geldiği köyden pekte farklı olmayışıyla başlamış küçük yüreğin zorlukları. Sonralarda dedesinin gözlerinin içine bakıyor okul demesi için yalvarıyordu içinden ama ilk çıkan söz sana bir iş buldum kızım artık bir bebek bakıcısı olacaksın. Boyu yaşıtlarına göre daha uzundu. Bu aslında güzel bir artıydı küçük bir çocuk için ama onun hayatında hiçte öyle olmamıştı. Çok kızdı çok ağladı ama yapamam diye diretmek olmaz ben istemiyorum okula gitmek istiyorum demek haddine miydi? Zorda olsa yapacaktı nasıl yapacağını bilmese de. Başladı gitti ilk gününe ikinci gününe üçüncü gününe dört beş derken artık alışmıştı. Bebeğin annesi ona sütünü bırakıyor Mamasını nasıl ayarlaması gerektiğini öğretiyordu. Bebek büyüdü artık dışarıda parklarda olma zamanı gelmişti. Anne burada da baya ince düşünmüş çocuğunun güneş alma zamanını topraklı parkta oynama zamanını plastik yer döşemeli parkta oynama zamanını ayarlamış hepsi saatli önüne koyulmuştu. Bu arada aldığı parayı soracaksanız o almıyordu dedesi alıyordu. Böyle böyle zaman geçti çocuk artık büyük delikanlı oldu. Tabi bizim kızda büyüdü güzelleşti akıllandı öğrendi. Çocuk büyüdüğü için bizim küçük kızımıza iş kalmadı. Artık başka bir iş araması gerekti tabii ki kimse onun okumadığı için işe alınmamasına aldırış etmedi. En sonunda bir tekstil firmasına girdi ve orada çalışmaya başladı yıllar yılları kovaladı orada eşi olacak kişiyle tanıştı evlendi çocuğu oldu...
Bilin bakalım baktığı o çocuk gibi bakabildi mi kendi çocuğuna ?
Bilin bakalım gerçekten istediği gibi yaşayabildi mi evliliğini ?
Bilin bakalım gerçekten mutlu oldu mu ?
BEKLENTİ;
Bir hayat yaşayacağımız ve yaşamakta olduğumuz. Doğduğumuzdan beri beklentilerimiz hiç bitmiyor. Önce beslenmek için ağlayarak bizi doyurmalarını bekliyoruz. Sonra doyurulmak yetmiyor bizimle oynasınlar gezdirsinler sevsinler istiyoruz. Sonra bizim gibi kimse olmasın ben özelim bunu herkes bilsin diye bekliyoruz. Bu gerçekleşiyor mu gerçekleşmiyor mu işte orası da hayattan beklentimizin bize verdiği kadar oluyor. Memnun olduğumuzda oluyor hayata kızıp bağırdığımız kendimize ailemize arkadaşlarımıza kızdığımız da oluyor ama hep biliyoruz ki asıl bizde bitiyor bu beklenti. Ne kadar fazla beklersek hayattan aileden arkadaşlardan kendimizden o kadar zorlanıyoruz yaşamakta. Kabul edelim arkadaşlar her kes yaşamdan beklentisinin yüzde kaçını bulabiliyor ki?
Nereden başladıysak yine oraya gitmeyecek miyiz? Neden bu kadar zorlanıyoruz ki ölümlü olduğumuz bu hayatta bu kadar zorlanarak yaşamaya?

Bu soruları kendime soruyorum bulmak cevaplamak bazen kolay bazen zor oluyor...

Zorlanıyorum...